Nerdesin AZAPAY! Kara yerde misin, mavi gökte misin, yerle gök arasında
bir kızıl çilede inisin? Ulu yurdumuzun dağlarında çiçekler yirmi iki kez ölüp yir-
mi iki kez dirildi. Ve biz kaç yüz yıllık ölüm uykusundan bir dahi ölmemecesine
dirildik. Hani bir er gelip; «ÇIK EY YÜZBİN MIZRAĞIMIZ» demişti ya... Ne yüz-
bin mızrağı; beşyüz bin sinede cümle pusatlardan güçlü be beşyüz bin yürek
vuruyor şimdi. Yıl 1951 değil Azapay. Sen iyi bilirsin ki, bir yerde bir gök bayrak
düşse, başka bir yerde bir albayrak kalkar. Ha al bayrak, ha gök bayrak. Yâni
kıyamet kopana dek bizim bayraklarımız inmez.
Kusura kalma Azapay. Ben o gün çok küçüktüm. O buzlu yerde atın sürç-
müştü ya .. Irkımın en soylu düşlerini ipe vermiştiler ya... Ben o zaman çok
küçüktüm. Zayıftım. Gök bayrağı kaldırmaya gelemedim. Büyüklerim de ne tu-
haftı busen? Küçücük akhm, küçücük bedenim el verse de sana gelecek olsam,
iyi biliyorum ki beni kollarımdan tutarak geriye savuracaklar, «Nene gerek otur
oturduğun yerde* diyeceklerdi.
Nerdesin Azapay ! Ben beşyüz bin yürekten biriyim ki; damarlarımda deli
ırmaklar akar, parmaklarımda pulat kalkanlar ezilir. Bana bir yerden ses ver
Azapay !
Seni hiç görmedim. Varsın «Divâne» desinler ama, görsem bu kadar tanıya-
mazdım. Nasıl tamyamam? Çok defa seni teneffüs ettim.
Senin yağmuruna çamuruna, tozuna toprağına katıldığın yer benim yaşama
sebebimdir. Bir güzeldin ki, Azapay, belki Tanrı seni hiç bir ere lâyık görmedi.
Nerdesin Azapay! Bir kızım oldu ona adını verdim. Seni unutanlara, seni bil-
meyenlere inat, günde dokuz kez seni anlatıyorum. Bir kızgımm, bir üzgünüm ki
sorma .. Yaban illerden yaban yeller esti Azapay. Bir çök çaşıt ağızlar, bir çok
yabana sözler ettiler. Ayağının tozunu düşünmek için bile «Yasak» dediler. Gön-
lümüzce yaşamaya bir adım atamadık. Sen olmasan ne olurduk? Nasıl bir mağ
lûpsun ki yedi iklim de hükmün geçer. Nasıl bir galipsin ki, havaya suya ekmeğe,
toprağa sinmişsin.
Sonra uyandık Azapay. Herkes ekvatorun gafil sıcağında gafil güneşlere tapar-
ken, bizim aklımıza rahmet yağdı. O eski, değeri yitmi samlan camm küheylan-
larla bize ulaklar yolladın.
Nerdesin Azapay !
çağıracağız.
Sesime ses ver. özledim yüzünü göster. Biz her gün seni
Çağrımız ebedîdir. Ve blrgün geleceksin Azapay. Şimdi tutsaklara yılda bir
kez «Konuş» diyorlar. Tutsaklığın yılı, ayı, haftası mı olurmuş? Tutsağın derya
gibi gönlünü kim sıkıştırdı haftaya. Biz, her saniyede altmı bin kez seni çağırı
yoruz. İşte onun için geleceksin.
Nerdesin Azapay ! Nerdesin !
(1) Azapay: Doğu Türkistan'ın bağımsızlık kahramanı Osman Batur'un kızı.
bir kızıl çilede inisin? Ulu yurdumuzun dağlarında çiçekler yirmi iki kez ölüp yir-
mi iki kez dirildi. Ve biz kaç yüz yıllık ölüm uykusundan bir dahi ölmemecesine
dirildik. Hani bir er gelip; «ÇIK EY YÜZBİN MIZRAĞIMIZ» demişti ya... Ne yüz-
bin mızrağı; beşyüz bin sinede cümle pusatlardan güçlü be beşyüz bin yürek
vuruyor şimdi. Yıl 1951 değil Azapay. Sen iyi bilirsin ki, bir yerde bir gök bayrak
düşse, başka bir yerde bir albayrak kalkar. Ha al bayrak, ha gök bayrak. Yâni
kıyamet kopana dek bizim bayraklarımız inmez.
Kusura kalma Azapay. Ben o gün çok küçüktüm. O buzlu yerde atın sürç-
müştü ya .. Irkımın en soylu düşlerini ipe vermiştiler ya... Ben o zaman çok
küçüktüm. Zayıftım. Gök bayrağı kaldırmaya gelemedim. Büyüklerim de ne tu-
haftı busen? Küçücük akhm, küçücük bedenim el verse de sana gelecek olsam,
iyi biliyorum ki beni kollarımdan tutarak geriye savuracaklar, «Nene gerek otur
oturduğun yerde* diyeceklerdi.
Nerdesin Azapay ! Ben beşyüz bin yürekten biriyim ki; damarlarımda deli
ırmaklar akar, parmaklarımda pulat kalkanlar ezilir. Bana bir yerden ses ver
Azapay !
Seni hiç görmedim. Varsın «Divâne» desinler ama, görsem bu kadar tanıya-
mazdım. Nasıl tamyamam? Çok defa seni teneffüs ettim.
Senin yağmuruna çamuruna, tozuna toprağına katıldığın yer benim yaşama
sebebimdir. Bir güzeldin ki, Azapay, belki Tanrı seni hiç bir ere lâyık görmedi.
Nerdesin Azapay! Bir kızım oldu ona adını verdim. Seni unutanlara, seni bil-
meyenlere inat, günde dokuz kez seni anlatıyorum. Bir kızgımm, bir üzgünüm ki
sorma .. Yaban illerden yaban yeller esti Azapay. Bir çök çaşıt ağızlar, bir çok
yabana sözler ettiler. Ayağının tozunu düşünmek için bile «Yasak» dediler. Gön-
lümüzce yaşamaya bir adım atamadık. Sen olmasan ne olurduk? Nasıl bir mağ
lûpsun ki yedi iklim de hükmün geçer. Nasıl bir galipsin ki, havaya suya ekmeğe,
toprağa sinmişsin.
Sonra uyandık Azapay. Herkes ekvatorun gafil sıcağında gafil güneşlere tapar-
ken, bizim aklımıza rahmet yağdı. O eski, değeri yitmi samlan camm küheylan-
larla bize ulaklar yolladın.
Nerdesin Azapay !
çağıracağız.
Sesime ses ver. özledim yüzünü göster. Biz her gün seni
Çağrımız ebedîdir. Ve blrgün geleceksin Azapay. Şimdi tutsaklara yılda bir
kez «Konuş» diyorlar. Tutsaklığın yılı, ayı, haftası mı olurmuş? Tutsağın derya
gibi gönlünü kim sıkıştırdı haftaya. Biz, her saniyede altmı bin kez seni çağırı
yoruz. İşte onun için geleceksin.
Nerdesin Azapay ! Nerdesin !
(1) Azapay: Doğu Türkistan'ın bağımsızlık kahramanı Osman Batur'un kızı.
Yorumlar
Yorum Gönder