Ana içeriğe atla

Demokrasi Sivil Toplum ve AYDIN Tavrında Türkçü Potansiyel yönelimleri GÜNDEM OLGUSUNDA İLK ADIM | Alişan Satılmış (OcakArşiv)



"Ahlaki protesto sanat'ının,genç uzmanları hakim siyasi süreç görüşünü sorgulamaya teşvik etmesinden memnunuz.muzafferane tutumları,kuramın ve araştırmanın ilerlemesine yardım etmez,çünkü böyle bir ilerleme olması için görüş açıları arasında bir ihtilafın olması gerekir.Düşünsel sorgulamanın hiçbir alanı görüş ayrılıkları olmadan ilerlemez.Toplumsal hareket araştırması,kültürel ve strateji görüşlerinin yapısal modelleri sorgulandığı ölçüde gelişecektir."

Üç Mayıs 1944 Türkçülük gününde başlayan süreci bu günle ilişkilendirip olgu çözümlemesinde belirginleşen tanımı yorumlarsak,perspektif yöneliminde bir okuma elde etmiş oluruz.

Ok işaretleri olgunun kendisini değil adres güzergahını işaretler…

Şüphesiz her adresin alan kapsamında icraya bağlı bir foksiyonelligi söz konusudur.

Bu foksiyonelligi anlam ve mana içerisinde sistematikleştirmek için ilgi ve ilişligin felsefi ve kültürel temelini sosyolojik değişimlerle bütünleştirip kavramlaştırmak gerekir.

Okuduğumuz olguyu anlamlandırma manasını bu ilişkilenişle örtüştürüp yol güzergahındaki işaretleri bütüncül bir mahiyetle tanımlamazsak, kendini tekrardan öte bir anlam tahayyülüyle adreslenmekten de kurtulamayız.

Açmazın bu kısır döngüsü beraberinde bir çok ilişkilenişe lakayt bir tutum almamıza sebep teşkil edeceğinden,meşruiyet kaynağımızda dikey bir yönlendirmenin malzemesine konu olmaktan öte yede taşınamayacaktır.

Yani varlığı anlamlandırma nosyonunda misyon yönelimine bağlı yansıyan fotoğrafımız algı telakkilerinin konumlanmasının odaklığı devlet eksenli bir tanım referansıyla değerlendirilecek malzeme çözümü olacaktır.

Oysa 3 Mayısın anlam bulduğu sosyal zeminde bir rejim sorgulamasına bağlı paradigma yönelimi belirgin bir biçim arzetmektedir.

Fikrin genetiğinde belirgin amil olan genetik kotlama bu olgu adreslemesini sosyal açılımlarla ilişkilendirecek muhataplığında karşılaşmayı karşıtlık duruşunun ret yada kabulünde kompleks tezahürün baskınlığını handikaplaştırmaya meyyal anlamlandırmaları sosyolojik değişimlerle okuyamadığından işin nirengi noktası da başka alan yöneliminin değişmez kabulü sanılmıştır.

Burada tartışma konusu yapmak istediğimiz kavramlaştırmanın fonksiyonellikte işlerliğinin kavramla örtüşüp örtüşmemesinin sonuç okumalarındaki adlandırmanın farklı bir yoruma tekabül etmesiyle birlikte kabulü şimdi ekseninde de bir ilişkilenişe tabi tutmanın bir kompleks oluşturmadan anlamlandırılmasıdır.

Halin bu kopuşa bağlı yabancılaşmasını genel kabul şaplonculugunda tevil ve tefsirle geliştirilmesi anlamından öte gidemeyecek kol yada yenle ifadelendirilmeside pek ciddi bir cevap arzetmemektedir.

Yani Devlet başka Düzen başka gibi bir ifadelendirme alan kapsamının açılımını bu günle alakalandırmayan bir çok handikap'ı ortadan kaldırmaya yetmiyor.Temelinde birbiriyle çelişirlik acısından düalist bir tezahürün ayrıştırmasının yapılmasında duruşun anlam boyutunu kapsamlaştırmanın da net okunacak adıdır.

Kol kırılır yen içinde kalır söylemininde bizce patolojik bir duyum arızası söz konusudur.

Çünkü kol kırılır yen içinde kalırsa,yen büyür har olur sonra kalbi yaralı diyar olur.

İşte bizce bu patolojik kabul neticesinde kalbi yaralı diyarın sakinleri hep gurbet türküsüyle avunup yemen türkülerine gereken değeri vermişlerdir ama kurtuluş savaşının anlam ve içerigine hak ettiği ölçüde bir içerik katamamışlardır.

Duruş olarak kendilerini gurbetçi birilerini de ev sahibi olarak algılatıp fotoğraflatanlar kiracı muamelesine çokça tabi tutulmaya başlayınca yönetim erkini elinde bulunduranlar tarafından hep öteki tanımlanmasında kuşku duyulan bir yapı tezahürüne müdavimlik arz eder olmuşlardır.

Kavramlaştırma kavram kapsamına bağlı çerçevelenme muhataplıkla değil de hep aynı minvalin sürgit kabul adlandırmalarında bir tasnif okuması olunca bu sonuç muhataplığında bir rol yüklemiyle sıfatlanmalarının degerelendirilmesinin de şikayet arz edilecek haklı bir yanı kalmamaktadır.

Öpmeye kalktığımız el vurdu gibi basit bir serzenişin muhataplıkta ortaya çıkacak kutsaliyetinin hangi hukuki temeli olabilir ki?

Resmi ideolojik söylem muhataplıkta geleneğin üstüne oturarak söylem bazında değer işaretlerine atıfta bulunurken,duygu düşünce ve yaşam fiiliyatında tam tersi bir içeriğin fotoğrafında pratikler sergilemiştir.Yani varlığı anlamlandıran oluş nedeninin açılımında kapsamını koruyucululuk noktasında belirginleştirememiştir.

3 Mayısta ortaya çıkan olgunun öykü kahramanlarının formasyon açılımlarındaki karşı duruşların anlamında bu çelişirlik daha net okunmuştur.

Devrin Başbakanının(Şükrü Sarç oğlu) atıfta bulunduğu kan meselesi şuur idrakinde sıfat tamlamasına dönüşemediğinden H.Nihal Atsız' Hocanın işaretlendirerek ortaya koyduğu mektuplar da bu temellendirmenin farklılığı çelişirlik boyutunda anlam bulmaktadır…

Yani yapıcıların nasıl süreçle yıkıcılık formasyonu sergilediklerine dair olgu çözümlemeleri noktasında,birileri kurtarmayı önceliklerken karşıtlar kurmayı öncelikleşmiştir.

GÜNDEM OLGUSUNUN KAVRAM ACILIMI

Devlet kavramının kutsaliyeti duruş muhataplığındaki kapsam karşılaşmaların nirengisinin önüne geçmiştir.

Böylece hiç birimizin varlık mahiyetine bağlı asli kıstasları, acılımlayıcı odaklaştırmada ayrıştırıcılık kabulünü besleyecek,yaşamın yatay yönlendiriciliğindeki birey toplum meşruiyetinin zihinsel formatını arındıracak anlam zenginliğinde öncelik ve sonralık metoduna gerekli kıymet' de özne tezahüründeki yön boyutuna dair kılınamamıştır.

Ama mahiyet açılımında ortaya çıkan problem komplekslerimizin olmasından ziyade komplekslerimizle yaşama becerisi sergileyip sergileyememeye bağlanmalıdır.

Kompleks tezahür kavramlaştırma anlamında mistifikasyon dediğimiz olumsuzlama manasında zihinsel kurgu normatifliğine ad olduğundan tüm duruşlar bir arınmaya yönelmiştir.
O zaman da olgu neyse o değil ne olması istenmişse o anlamla okunmuştur.

Ne ne için vardır?Araç Amaç bütünleşmesinde devlet millet içinmi vardır Millet devlet içinmi vardır gibi bir soru kargaşası yer değişikliğinde kabul olmuştur.Ama kabulün işleyişi bu çelişkiyle irtibatlanmada problem oluşturduğu için disiplinci bir kuşatıcılık mahiyeti taşıyamamıştır.Zaten bu kabul'de adlanacak tanım başka bir siyasal sisteme sıfat olur.

Kim ne derse desin 3 Mayıs Türkücülük hareketinin illiyet noktasında sivil inisiyatife bağlı
bir aydın tavır belirgin amil olmaktadır.Amilin bu açılımı Milliyetçi Toplumcu anlayışın felsefi kültürel temelini net olarak faşizmden ayrıştırır.Ve Devlet Millete hizmet için vardır işaretini tartışmasız kendi ekseninde varlık anlamı kabul eder.

Bu tavrı besleyen karşı çıkışta bu gün peşin kabulcülükle hiç tartışma konusu edilmeyen yöntem sorunda devlet erkinin güçünü elinde bulunduranlara karşı bir sorgulama barınmaktadır.

Geleneksel kazanımların kabülcülügünde oluşmuş kutsaliyetlerin bir eşik kırılması söz konusu edilmektedir.

Kırılmanın sos yo psikolojik boyutları oldukça geniş bir alan kapsamıyla da alakalanmaktadır.

Bu sosyolojik vetire ret ve kabullerin oluşturduğu kutsaliyeti muhataplıkta bir değerlendirmeye tabi tutmaktadır.

Muhataplığın alan kapsamına bağlı işlerlikte belirginleşen koruma kollama kapsama birleşme yada ayrılmayı değer ekseninde okutmaktadır.

3 Mayıs Türkçülük hareketinin öncüleri o günün şartlarının bakışında ötekileşmiş bir algı formasyonda konumlanmaktadırlar.

Halin bu tezahürü bu gün farklı bir muhataplık arzetmektemidir? derseniz işte bu soruda işin asıl anlamını da okumuş olursunuz.

Çünkü meşruiyet dikey yönelimlerin bakış tezahüründe genel kabul oluşturmuyor bunun tam tersi yatay yönelimlerin sıfatlamaya bağlı adlandırmalarında gerçeklik arz ederek değer refleksinde asıl meramla bütünleşme kabulünün meşruiyetinde aidiyet hukukunu temellendiriyor.

Yani salt devlet olgusunun işaretlendirilmesinden ziyade millet karekteristliginin kabulçülügü nün foksiyonelliginde örtüşme pozisyonu simetrik olarak belirginleşiyor.

Karakteristikliğin yön tayinin de öncelik ve sonralık araç amaç ilişkisinin de kıymet hükmünü muhataplık misyonunun anlamına yönelik aitleştirmeyi söz konusu ediyor.

Hal böyle olunca arayışlarda soru cevap komutunun referansları somuttan öte soyuta dönük seyre kulaç atan sefer içeriğini okuma gereğinin durumunun söz konusu edilmesi ciddi biçimde gerekli oluyor. Dolayısıyla zarf ve mazruf bir mana açılımında okuma parçasına dönüşerek yazıyı kendi öyküsünde tanışlığın tadıyla manalandırıyor.

Seyrin bu tersyüz okunmasında da model oluşturma yada modeller üzerine tartışmadaki referanslar kendi kaynak ve kendi dinamiklerimizden ziyade başka şart ve anlamların ortaya çıkarıp mana bulup ifadelendiği kabullerin belirginleşen iştigali yetinde sonuç gündemine dönüşecek çekinceleri entellektüle miyopik görüntülere adreslemekten sarfı nazar kılmış oluyor.

GİRİZGAH ARALANIRKEN

Bir kompozisyonun bir çok fotoğrafa bağlı anlam okuması söz konusuyken dar sığ ve şartlanmış kabulcülüğün handikabıyla tek işaretle iştigaliyet sergileyip tekrar hezeyanın hamasetine durmadan vurgu yapmak her zaman bir yarım okuma anlamı sergileyecektir.

Her parçanın sosyal intibakına bağlı var oluşsal bir sereç olarak kendine ait bir öznelliği söz konusudur.Tekil tümel ilişkisinde bir bütün oluşur.

Bütünün koruma kollama ve kapsama mahiyetinin çözümleyici muhataplığı sosyal mobilizasyonun kapsam ötesine yönelik dinamiklerle de ilişkilenebilme gücü arzetmektedir.

Misyon aidiyetinin Potansiyel yaygınlığında rol statü konum ilişkilenişinin fonksiyonelliği ahenk oluşturmada girdi ve çıktıya bağlı hazmetme durumunu bir biriyle çelişir vaziyet besinlerinin öznelliğini deneycilik adına da olsa alakalandırmaya meyledemez.

Tarihsel bir olgu okumasının illiyet kazanımında sosyalleşme siyasallaşma politikleşme süreci dar bir kapsayıcılığın nötürlügünde içe dönüklüğün meşruiyetinde odaklanarak dar bir yönelimle gündem okuması yapıp durmanın gelişim seyrinde gerçeği kabulleştirme acısından geçikmişligin faturasını da oldukça mahiyetli bir şekilde bu iştigaliyet sahiplerine fatura etmektedir.

Öznesinin solluk daralmasına sebep olacak daire içi bir çerçeveyle sınırlanacak kısır döngü,dün bu gün ve gelecek sürüceni muhataplığın kabulüne göre dizayn edilmesinde de disiplin kabulü olarak her alanda geçerli kılınmasına engel de teşkil edecektir.

Bu minvalin gelişimini açılımlıyacak olgunun adaptasyondaki sosyal uyumuna katolözörlük edecek kaynak aktarımının okunmasında ezber müfredatı ön kabul olarak benimsendiğinden tarihsel miras motivasyonuyla aidiyetini temellendirmek isteyecek genç potansiyel ilgi ve ilişkilenişte aksiyonerligi değil reaksiyoner'lige yönelecektir.

Çünkü işin kolaycı yönü reaksiyoner kabuldür.

Yükümlüksüz referans sahipliği olarak tezahür eden kopma nedenlerinin altında yatan bir çok sebep değindiğimiz ve gereğine işaret ettiğimiz bu olgu aktarımında beliren kolaycılığın benimsenmiş olmasıdır.

Olgunun bir çok soruya referans teşkil edecek gerçekliğinin öneminin bir takım yetersiz miadını doldurmuş fosil tarafından tarihsel anı yada açılımsız otobiyografik deneme nostaljisi olarak sergilenip ifade merasimine dönüştürülmesinin sistematize bir tasarım olmasına ve kabul görmesine lakaytlık eklemlemesi nedenselliği bulaşmıştır.

Aidiyeti her yönüyle rahatlatacak sosyal referansların bireylere aktarılamamasıyla birlikte motivasyonun kaynağına bağlı intibak sürecinin intibaksızlığa dönüşmesiyle kümeler çatışmasında özdeşliği sahiplenmede bir malzeme eksikliği durumu hasılmış gibi gevşek aidiyetler yapay ilişkilenişler adreslenmiştir.

Böyle olunca Türk Milliyetçiliği cephesinde ne demokrasi ne insan hakları ne sivil toplum örgütü ne aydın entelektüel tavrı ne çoğulcu demokratik parlamenter sistem ne ifade hürriyeti nede medya dün bu gün ilişkisi ne birey ne de sosyal akışkanlığın sınıf atlamaları nede Konjöktürel durum nede Devlet erkini elinde bulunduranların ufkuna yönelik strateji tartışmaları belirgin konular olarak anlam ve mahiyetiyle rol yüklemine bağlı sıfatlarımıza yakıştırılmayacak vaziyetlerin belirgin sebeplerine kaynak teşkil etmiştir.

Süreç dahiliyetine katkılarımız yerli yerine oturup ortak payda sıfatlamasının hakkı olan tanımlara bağlı adreslerlerimizin katkı payı fonksiyonelliğimizle ilişkilendirilemeyecektir.

Yani bu gün bir çok alanda karşıt olarak fotoğraflanıp anlamlandığımız şeylerin aslında bu ülkede yerleşmesine hayat bulup yaşam sahası oluşmasına katkılarımız bir türlü anlaşılıp değerlendirilemeyecektir.

Sadece muarızlarımızın yanlış yorum ve tanımların katkılarından bahsederek bu olumsuzlukları anlamlandıramayız.

Bizim olguya yönelik anlam ve mahiyet itibariyle iştigaliyetimizin gayret çabasının yeterliliği açısından ortaya koyduklarımız yüklediğimiz ifadelerde bu vaziyetin önemli sebeplerindendir.
Bir olumsuzluğu görüp tespit edip onu bir takım kişi ve kurumlara addederek değerlendirme yapmak bir doğru tavır değildir.

Önemli olan kendi sorumluluk paydamızı da değerlendirip metot oluşturmaktır.

Türk Milliyetçiliği bir misyon hareketidir bu misyon varlığı anlamlandırma iradesinde öncelik olarak bireyin sorumluluk paydasındaki şuurlanmanın foksiyonelliginde konumlanma açılımında duruş mahiyeti arz eder.

Bu güne kadar geçen süreçte bu hareketin mahiyetinin bütün boyutlarıyla tartışılıp anlamlı gündemlerle sıfatlanamamasının eksikleri bu gün galiba daha iyi anlaşılıyor.

Okur yazar bir çok kalem erbabının bu konulardaki yetersizliklerinin de bizce hiçbir maruzatları da geçerli değildir.

Türk Milliyetçiliğinin oldukça zengin argümanları olmasına rağmen bunların ilgi ve ilişkilenişte sıfatlama eksikliğinin tanımlanması bu gün değer üretme yerine içe dönük tartışmalarla iştigali yeti ön plana taşımaktadır.

GÜNDEMİN İŞARET FİŞEKLERİ

3 Mayıs 1944 Türkçülük olgusunun öyküsünde rol kazanımı sergileyen öznelerin potansiyel sıfatlamaları bir çok kuramsal çerçevelemenin anlam ve mahiyetiyle alakalanacak temayüller barındırmaktayken,bu anlamları kompleks tezahürlerin alınganlığında bir yerli kılmak adına bireysel duruş manifestosuna terkip etmek tekrarın tekrarı gibi okutma çılızlıgını meşruiyet müdafasına dönüştürmüştür.

Aksiyonken reaksiyon refleksler sergiletme işleyişin alakalanacak simetriğinde bir kırılma noktası ortaya çıkarmıştır.

Kırılmanın anlam kaybı neyse o olması gerekeni nerdeyse ne değilse o anlamında bir çok figüratif desenle temaslandırmıştır.

Yön anlam kimlik ve özgüven karakteristiklerinin iştigaliyete bağlı sıfatlamalarının tanımlarında belirginleşen fotoğrafları duruş duyuş ve hissedişle sergiledikleri tavır yönelimlerinin bir sahiplenilmesi söz konusu olmuştur.

lakin sahiplenmede miras hakkını elinde bulunduranlar ellerindeki malzemeyi iyi tanıyıp nerde nasıl kullanıp neye dahil edip etmeyeceklerini bilmediklerinden nerdeyse çarçur etmişlerdir.
Bundan dolayı da bir türlü yerelle evrenselliğin sentezini oluşturamamışlardır.

3 Mayıs illiyet sürecinde başlama noktası günü birlik sumültane bir çıkış arz etmekten çok arka plan okumalarında anlamlanan bir değer yöneliminin adını koyacak geri beslemeler taşımaktayken inşacılar simetrik duruş muhataplığını ilişkilendiremediklerinden gelişmenin değişime yönelik yanında durmak noktasında da nerdeyse psikolojik bir aşağılanma vaziyetiyle kaygılar dillendirir olmuşlardır.

Çünkü ellerindeki malzemenin alış verişe bağlı özgüven şartlarında temellendirilmesini yapamamaktan hep yok edilme asimle edilmeye bağlı savunma gibi kaygıları baskın olguya dönüşmüştür.

5.bin yıllık bir tarih mirası 6 asır hükümran olmuş bir cihan devletine sahip olanların ve dünya tarihinde yer tutmuş ad sahiplerinin böyle kaygılar taşımaları aslında bu hareketin öncülerinin hiçbir zaman benimsedikleri yada içine girdikleri şeyler olmamıştır.

Onlar her zaman bu soylu mirasın yöneliminde geniş kapsamlı duruşlar sergilemişlerdir.

Fakat bu duruşun aktarımında rol üstlenenler nedense bu gevşekliği sergilemişler ve sergilemeye devam etmektedirler.

İnşallah genç nesil bu kayıpların idrakinde durumun vahametini anlayıp bire bir sorumlulukla tüm iştigali yet alanlarında asıl manaya gereken tanım ve anlamı ortaya koyup gerekeni yapacaktır.

GÜNDEMİN İŞARETLENEN TANIM OKUMALARI

Sosyal sorumluluk balgamında ilişkilenen rolcülerin refleksleri değer yöneliminde alan kapsamı tanımında formasyona bağlı tavıra dönüşüp bir dahiliyet merkezi açılımında seyre kanalize kılınması bir çok kişiyi ümit var etmektedir.

3 Mayıs Türkçülük hareketinin potansiyel zeminindeki olgular balgamlanma açısından ilişki ve ilişkilenişin sıfat ve tanımında kavram içeriği olarak bakın nelerle alakalanıyor.

Konjöktürel zemin eksen mahiyeti itibariyle ilişki ve ilişkilenişte kendi ekseninin dışındaki mobilizasyonun muhataplığına karşı da bir duruş mahiyetiyle o kadar örtüşüyor ki, alakalanışın tasnifinde rol yüklemi mevcut yönetimin(Milli Şef) icraatlarında bir teslimiyeti resmeden anlamlar okuturken Atsız ve arkadaşlarının tavır alışların da da bir misyon aidiyetinin sosyal sorumluluğunda özcü bir başkaldırıyı ifadelendirmektedir.

Tavır alışta aydın entelektüel sıfatlamasının sorumluluk paydasıyla ortaya çıkan yönelimlerin olguya katılımlarında resmi ideolojinin baskıcı yada dayatmacı tavırlarına karşı bir potansiyel örgütlenmede daha belirgin okunmaktadır.

Bu okuma o günün şartlarıyla ilişkilenerek değerlenirse sonuç kazanımı daha ayrı bir yol anlamında temellenerek yolun gündemini aydınlatarak net bir şekilde kavram çerçevelenmesi yapılabilir.

Sivil toplum örgütlemisi diyeceğimiz bu yönelim nedense hiç üzerinde durulmayan bir adres açılımında bu güne kadar hep es geçilen yön olmuştur.

Türkiye perspektifinde uyarlama bile teşkil etmeyen bir çok kıytırık yönelim ifadesi bir çok degerelendirmeyle tahlil edilip sosyal zeminle örtüştürülüp farklı yorumlanıp adlandırılırken bu alanda çalışma yapan Türk Milliyetçileri bu tür açılımları felsefi kültürel zeminde tartışıp yorumlama becerisi sergileyemediklerinden 3 Mayıs Türkçülük hareketi de hak ettiği zeminin dışında sadece eksen renginin silik huzmeli işaretlemesinin bir tonuyla anma günü olarak telakki edilir olmuştur.(Sevgililer günü iştigaliyetinin bizi bağlayıcılığında içerikleşemeyecek anlam boyutundan öteye taşınamayacak kadar da bir alakalanmayla ilgili bir atıflama mahiyeti biçiminde.)

Kendine aydın sıfatlaması yakıştıran resmi ideoloji meşruiyetiyle konumlanan bir çok sıfat sahibi de bu kültürel zeminin dinamiklerini dikey yönelimlerin teslimiyetinde adlandırıp konumlandırdıkları için oldukça farklı alan kapsamına sahip bu potansiyelin yaşamın bu gün gerçeğindeki yatay ilişkilenişinin sosyolojik kavramlaştırmasında birey yada toplum meşruiyetinde anlamlanacak okumayla bütünleşme zemin tanışıklığına ek katkı taşıyacak keşfine yönelik alan çalıştırması oluşturacak herhangi bir kazanım sağlayamamışlardır.

Olgunun bu tür yöneliminin açılımında okunması gereken farklı tanımlar duruş fotoğrafı olarak karşıt muhataplıkta da objektif çalışmalarla değerlendirilmediğinden aksiyonerlik nedense her zaman reaksiyoner bir tanımla adlandırılıp okunmuştur.

3 Mayıs 1944 Türkçülük hareketinin asıl nirengi noktasını teşkil eden anlam o günün Konjöktürel şartlarında mevcut Yöneticilerin duruşlarını anlamlandıracak okumalarla yorumlanmazsa bu tavırların karşısındaki duruşlar da hiçbir zaman gerçek manasında tanım açılımına tabi tutulamaz.Dolayısıyla varlığı zenginleştirecek duruşların saygınlığa bağlı yükleminde de bakışlar diyalog perspektifinden ziyade inkarcı bir hazımsızlığın tahammülsüzlüğün de kavramsal patoloji muhataplıgında kart alış vaziyetinde anlam bulmaya devam edecektir.

GÜNDEMİN ANLAMINDA KARŞI DURUŞ ADI

Tek Parti diktotaryasının Milli Şef figürü etrafında sergilediği belirleyicilik,resmi ideolojinin yaptırımlarında insan hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı bir sistem tahayyülüde okutmaktadır. Demokrasi kültürünün çoğulcu ve katılımcı bir yapıya dönüşüp kabul edileceği bir demokratik bir zemin oluşturulması o günkü Milli Şef yönetiminin kendiliğinden dahil olacağı bir zihinsel formatla da kotlanmayacak derecede kompleksler barındırmaktadır.

Dünya Konjöktürel gelişiminde sergilenen yönelim seyri ise bu kapalılığı kabullenmeyecek derecede bir hesaplaşmayla da yüz yüze bırakan bir algı telakkisinde mevcut yönetimi kapsam alanında değerlendirmektedirler.

Kapalılıgın kırılmasında Ogünkü Türkçülerin ve özellikle H.Nihal Atsızın verdiği mücadelede sergilediği tavır aynı zamanda bir ifade hürriyetiyle örtüşen katılımcı demokrasi çabasıdır.Batılı değerler olarak kabul gören bu yönelimler o zamanın şartlarında faşist bir miras tavrının sahiplerinde yansımayacak kadar yakın malzeme okumasına sahiplik etmektedir.Ama işin garip tarafı büyük bir hokkabazlıkla bu kompleks sahipleri işi tersyüz ederek olumsuzlukları kendilerinden arındırıp bir çok aydının üzerine yıkmaya kalkmışlardır.
Dolayısıyla demokratik hayatın bir çok zenginliğinin o ortamdaki eksikliğine bu tavırlar işaretlemede bulunup yerleşip kabul görmesine katkı payı oluşturup zemin hazırlamıştır.

Demokrasi kültürünün oluşmasın çok partili demokratik sistemin yerleşmesinde oldukça fazladan katkısı olan bu sivil inisiyatife bağlı aydın hareketinin adını doğru okumanın da zamanı gelmiştir.

Zihinsel formatları o günün karanlık tortularının besin kaynağıyla oluşanların,resmi ideolojinin göbeğinde oturarak sergiledikleri tutum ve davranış orta yerde aleni bir şekilde dururken birden bire demokrat kesilmelerinin sebebi hikmetleri de Yine H.Nihal Atsız Alpaslan Türkeş Zeki Velidi Togan Ve Arkadaşlarının karşı çıkışlarıyla alakalanması gerekir.

Dünün Faşistleriyle kol kola girerek ortaya koyup oynadıkları roller belliyken bir den demokrat ve demokrasi taraftarı kesilmelerinin siçilleride bir bir okunup iyice yorumlanmalıdır.

Bu tür çelişirliklerin beraberinde ortaya koyduğu tutarsızlıkların sosyolojik nedenlerini tahlil etmede elimizde böyle ciddi argümanlar vardır.

GÜNDEMİN BESİN KAYNAGI

Türk Milliyetçiliğini anlamlandıran bu sosyal zeminlerin okuma parçasında ortaya koyduğu tutarlılık dün bu gün ve gelecek açısından değer yönelim paydalarıyla sergilenip ortaya çıkarılıp kavramlaştırılma noktasında yerli yerinde asıl anlamlarla tartışıldığında sıkışmış alanların genişleme açılımıda sağlanmış olacaktır.

Hegel bir tutarlılık kuramı benimsemiş,düşünceyle düşünce olmayan bir şeyi karşılaştırmanın imkansız olduğunu dile getirirken,kavramları kendimizden bağımsız bir gerçeklikle karşılaştırmanın imkansızlığına yönelik değerlendirmelerde bulunmuştur.

Bunun yerine kavramlarımızın kendilerini açılımladıgını ve bu surette kavramlarla tasavvurlaşan gerçekliğin meydana geldiğini savunan Hegel varlık görüşünde,gerçekliğin kavramlar tarafından belirlendiğini,dünyanın yapısının gerçekliğin yapısı olduğunu gerçekliği anlamanın düşünceyi yada kavramları anlamak olduğunu belirtmiştir.

Bir toplumun yada topluluğun inançlarının kabullerinin bilim ve ahlakının gelenekleri ve dünyaya bakış tarzlarının bir şekilde bir araya gelişiyle genel ve kuşatıcı bir kuram gibi ortaya çıkan ve topluluktaki bireylere ampirik ve ahlaki tecrübelerini açıklama ve yorumlama imkanı veren bütüne dair okumaya kavramsal çerçeve denmektedir.

3 Mayıs 1944 Türkçülük hareketi kendi gerçekliğinin temelleneceği bu perspektif okumasında yorumlanarak kavramlaşmak zorundadır.

Her olgunun şüphesiz parçaları söz konusudur ama bu parçalardan bir tanesi tek belirleyici değildir.

Olgu okumaları bu parçaların bütünle münasebetinde ilişkilenişte ilişkisini işlevselliğe tekabül ettiren bir birini besleyen bir bütün içinde oynadığı kendisine özgü belirleyici karakteristik rol kümelerinin yüklemiyle anlam sıfatlamasının açılımını sistematikleştirir.

Sistematik bakış açısıyla olguyu okuyanlar,başlama ana fikir ve sonuç bütünlüğünün sürecini neden sonuç yada araç amaç ilişkilerini zihinsel formasyon aracıyla kavrayabilme metodunun formülünü elde ederler.Beraberinde bütünün parçalarla çelişirliğini çözümleyerek neyi nereye yerleştireceklerini bilirler.

Ontolojik bakımdan kendi kendiyle aynı olup ta başka her şeyden farklı olmakla birlikte mantıksal bakımdan özdeş olan,yani ortak bir niteliği paylaşan nesne ve olay kümeleriyle dolu olan dünyamızda,nesne ve olay kümelerinin söz konusu ortak neteliğini bulup çıkarma yakalayıp soyutlama işlemini de kendi algı tahayyülünün yön adresiyle adlandırabilirler.

Bu alakalanışın adını doğru koymak bizi psiko ontolojik mistifikasyon dediğimiz varlığı olumsuzlama durumundan kurtaracak iştigaliyetin gerçeklik zeminiyle buluşturur.

GÜNDEMDE SONUÇ PAYDALARI

İmdi bu açılımların işaret okumalarında fonksiyonellik tanımında 3 Mayıs 1944 Türkçülük hareketini bir çok boyutla tanımlamada kavram kavrayış ve kuramsal çerçeve boyutunu bu güne kadar ki tespit tanımlarının daha bir çok boyutuyla alakalandırma da ilişkilenişi olgunun geçmiş bu gün ve gelecek sürecindeki kapsama ifadelerinin okunmaları çok yetersiz ve eksik değimlidir?Yada istediğimiz alan kazanımı elde etmeyi beçerebildikmi?..

Bir düşünelim ve bu alışkanlığın akışkanlığında suyun önüne çekilen bentleri aşıp potansiyeli bir çok anlam tanımında yeniden değerlendirelim.

Artık yeter denecek tek tip okumanın hamasetinden öte ve yıldönümü tekrarlarından gına gelmiş bıkkınlıklar totolojisinden sıyrılıp olguyu potansiyel tanımın geniş ekseniyle bir tekabüliyet ilişkisine dahil kılmak zamanı gelmiştir diyelim.

Çünkü 3 Mayıs Türkçüler günü anlam ve balgam açısından bir çok adlandırmanın potansiyel sıfatıyla örtüşmektedir.

Örtüşme potansiyelinin ifadelendirmesini bir mitos kavramından ziyade bu günü kuşatan yönlendiren açılımlarla balgamlayalım ki hayat sahası daha zengin bir adiyetin temellendirilmesinde sıkıntının getirdiği yanlış güzergahlara yönelmekten kurtulalım.

GÜNDEM OLGUSUNDA ÖZNE FORMASYONU

Sıfat anlam ve tanım yorumu artık kendi varlık anlamının saç ayağında sistematize edilecek
bir çok gerçekliği geleneksel alışkanlıkların ötesine taşıyacak yön açılımını okutacak kıvamda durmaktan çok öte bir yorumlanmayı beklemektedir.

3 Mayısın anlam mahiyeti demokrasi sivil toplum aydın resmi ideoloji sorgulamasında Konjöktürel duruşların yerel eksenini genel duruşların evrensel değerleriyle örtüştürecek bir olgu kümesini öyküleştirmekteyken niye sığ ifadelendirmelerin hamaset nutkuna malzeme gibi okunmaktadır sorgulamak zorundayız.

Böyle ciddi bir mücadelenin sadece bir yargı ve hapishane olgusunun argümanlarıyla alakalandırılıp bir takım şahsiyetlerin çok geniş formasyonlarının sıfatlamalarının bölünmüş kişiliklerinin parça okumalarında tanımlanması bizce onlara yapılan en büyük haksızlıktır.
1944 Türkçülük hareketi içinde yer alan şahsiyetlerin bir çok meziyetleri vardır.

Kiminin tarihçiliği kiminin aydın kişiliği kiminin idealistliği kiminin devlet adamlığı kiminin sivil toplum örgütçülüğü model oluşturmada bir çok tez ve alan çalışmasına çok zengin kaynaklar oluşturacak durumdadır.

Son söz olarak bir sivil toplumcu anlam tahayyülün de Aydın hareketi olan 3 Mayıs Türkçülük hareketi otobiyografik çözümlemelerle felsefi ve kültürel temelde sosyolojik değişkenlikleri kavramlaştıracak kuramsal bir çerçeve arz etmektedir.

Bu olguyu sadece karşıtlık refleksinin reaksiyoner ligiyle adlandırmak Türk Milliyetçiliğinin yol güzergahının ufkuna perdeler indirmek manasında okumadan öteye gidemeyecek bir kopmadır.

Bir çok sıkıntılı anlamların nas telakkisinde hiçbir tartışmasını yapmadan sadece sonuçların olumsuzluğunu gündem kılıp bizim oğlan bina okur dönüp dönüp yine okur iştigali yetiyle yatıp kalmak sığlığına mahkum bir kabul, misyon adamlarının benimseyeceği aidiyet ifadesi olamaz.

Bu olgu bütününü aksiyon er yönelimin paradigmalarında asıl nirengi noktalarının ilişkileniş foksiyonelliginde tanımlamak yorumlayıp okumak keşfedilecek zengin argümanları kapsama kollama ve kuşatma açılımında yerli yerine oturtmak zorunlugu bu gün sorumluluk idrakinde bir mecburiyet olarak önümüzde durmaktadır.

Yön, anlam ,kimlik, ve özgüven kazanmada tüm arayışlara ve yabancılaşmalara koruyucu kalkan oluşturacak bir inşa misyonunun dahiliyetinde bu foksiyonelligi birinci öncelik olarak idrak edenleri tarih hak ittikleri şekilde adlandıracaktır.

Bununla birlikte bu gün değer üretme noktasında karşılaşılan sıkıntıların aşılmasında bir çok kurum ve kişiyi misyon telakkisinde aidiyetle alakalandıracak sosyal sorumluluğun yaptırımını da hiçbir mazeret sergiletmeden olgunun içine dahil edecektir.

Soruların tatmin etmeyen cevaplarla savunma mekanizmasına dönüştürdüğü birey yönelimleri ifadelendirmede bu gün değerlerinin kabulünde kendi misyon katkılarını da tanıyınca duruşları bir anlam haritasının okuyucusu olmaktan ziyade yaşayıcısı olarak kapsam sıfatıyla muhataplığını temellendirecek boşluk kaygılarından arınmış bireyler konumuna dönüştürecektir.

Bu ülkenin demokrasi kültürünün gelişmesinde sivil toplum hareketi hüviyetinde bir duruş sergilediği 3 Mayıs Türkçülük hareketi bu ülkenin insanlarının özlemini duyduğu bir çok arayışında potansiyel kaynağıdır,bu konudaki iddiaların temellendiği gerçeklik alanı da şüphesiz 3 Mayıs 1944'de ortaya konan mücadelededir.

Bu mücadeleyi bir kere daha çok farklı anlam tahayyülüyle okumaya ne dersiniz?

Tarih H.Nihal Atsız gibi bir aydının,Alpaslan Türkeş ve Zeki Velidi Togan gibi şahsiyetlerin formasyonunu objektif okumada yetersiz kalanların neler kaybettiğini eninde sonunda birilerine fatura edecektir.

"Protestonun temel boyutlarından oluşan listede başka maddelerde vardır.Bunlar çoğunlukla belli toplumsal,siyasi yada örgütsel yapı formlarından oluşur.Protesto hareketlerinin yükselişi ve geri çekilişi açıklanırken,özellikle,siyasi yapılar,formel örgütler ve toplumsal ağlar başlangıç noktaları olarak kullanılır.

Sınırları doğru biçimde belirlendiğinde,bunların her biri yararlı olabilir,ancak en nihayetinde dört boyut bunda daha belirgindir.

Bu tür kavramlara ilişkin sorunun bir bölümü de bunların yapı olarak nasıl kurumsallaştıklarından kaynaklanır.yapı belki de,sosyal bilimlerde kullanılan en metoforik kavramdır.

Çünkü toplumsal yaşam kelime kökünün ima ettiği gibi duvarlardan tabanlardan ve tavanlardan oluşmaz"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HÜRRİYET KASİDESİ VE GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ | NAMIK KEMAL, M. BAHADIRHAN DİNÇASLAN

HÜRRİYET KASİDESİ Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten Asrın hükümlerini sadakat ve selametten çıkmış görüp Çekildik izzet ve talih ile hükümet kapısından Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz İ nsanlık sahibi olanlar mazluma yardımdan el çekmez Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten Millet hakir olduysa şanı eksilir sanma Cevher yere düşünce kadir ve kıymetten de düşmez Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten Vücudun ki hamuru ve mayası vatan toprağındandır Vatan yolunda çile ve sıkıntı ile toprak olursa gam değildir Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten Zalimin yardımcısı dünyada alçaklık erbabıdır Acımasız avcıya hizmet etmekten zevk alan anca

ÜÇ AYAK BİR ŞAFAK | ÖMER LÜTFİ METE

kahpe kayışında bileniyor bıçak üç ayak bir şafak celep örfü ahkam olmuş babam kasap vezir el oğluna bayram olmuş kuzular sağ enir üç ayak bir şafak ahd etmiş babam beni boğazlayacak topal tahtırevalli hak fidyeler takas olmuş binilen dala iner nacak intihar kısas olmuş usul bitirim, esas bitirim kabul bitirim, kıyas bitirim sarışın değilmişim kara kaş kara göz yasak has anadan gelmişim öz ocağımda öz yasak üç ayak bir şafak bir kaç sefil gözde nesil yırtılan nazlı bayrak gözüme bağlı mendil ben kırk kere ismail babam bir kere ibrahim değil babam asil babam adil babam katil yaşımdan bir çağ yürüdüm gece susadı gündüze bir kızıl elmaydım çürüdüm halden hale geze geze onlar sığmadılar hiç bir şeye onlar ki herkesten yeğimdeler hiç bir şeye sığmadılar diye benim geçimsiz yüreğimdeler... childofbodom'a teşekkürler.

AĞRILI ÜLKÜCÜ ŞEHİT | MUSTAFA YARDIMCI

Ağrı Ülkü Ocakları | Ortadaki Şehit Mustafa Yardımcı Kaynak : METİN TURHAN ÜLKÜCÜ ŞEHİT MUSTAFA YARDIMCI ŞEHİT OLDUĞU TARİH : 16 KASIM 1977 ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: AĞRI-DOĞUBAYAZIT DOĞDUĞU YER: AĞRI-DOĞUBAYAZIT 19 yaşındaydı. Yeni evlenmişti. Üç aylık evliydi. Ağrı ili Doğubayazıt ilçesinde ailece oturuyorlardı. Aile çevrece sevilen ve saygı duyulan bir aileydi. Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünde okuyordu. Aile Mustafa’nın şehit olmasından sonra Erzurum’a taşındı ve orada ticaret yapmaya başladılar. Mustafa daha öncede Doğubayazıt’a tehdit almış ve saldırıya uğramıştı. OLAY GÜNÜ: Okullar tatil olduğu için memleketindeydi Mustafa. Kardeşiyle babasının dükkanından çıktı, eve gidiyorlardı. Dükkandan daha 50-60 metre uzaklaşmamışlardı ki, 10 kişilik bölücü-devrimci komünistler yollarını kesti. Sataşmaya başladılar, küfürler ettiler. Mustafa niyetlerini anlamıştı, kardeşine kaçmasını söyledi. Kardeşi kaçmadı. Kendini savunmak için belinden zincirini