Ana içeriğe atla

TUNADA GECE | HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Göz kapaklarım inmiş, bir rüya görüyorum
Koyu mavi sularda yıldızlanıyor gece
Sessiz nefeslerimle sessizlik örüyorum
Kendini gönlüm gibi yalnız sanıyor gece

Burası çok sevdiğim, özlediğim bir diyar
Gökte ay yok, havada beyaz bir karanlık var
Ve uzak ufuklarda kıpkızıl parıltılar
Yaralı bir kalp gibi işte kanıyor gece

Yıldızlar düşüyorlar gönlümden süzülerek
Suda kımıldanıyor ışıklar çiçek çiçek
Kuytu kıyılar sanki bir yığın kara ipek
Tuna dalgalarında sönüp yanıyor gece

Sonra birden gülüyor göklerde gümüşten ak
Bu ay ki ince yüzü bir güneş kadar parlak
Tun'nın kollarına yanarak, tutuşarak
Bizi anıyor gece, bizi anıyor gece

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HÜRRİYET KASİDESİ VE GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ | NAMIK KEMAL, M. BAHADIRHAN DİNÇASLAN

HÜRRİYET KASİDESİ Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten Asrın hükümlerini sadakat ve selametten çıkmış görüp Çekildik izzet ve talih ile hükümet kapısından Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz İ nsanlık sahibi olanlar mazluma yardımdan el çekmez Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten Millet hakir olduysa şanı eksilir sanma Cevher yere düşünce kadir ve kıymetten de düşmez Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten Vücudun ki hamuru ve mayası vatan toprağındandır Vatan yolunda çile ve sıkıntı ile toprak olursa gam değildir Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten Zalimin yardımcısı dünyada alçaklık erbabıdır Acımasız avcıya hizmet etmekten zevk alan anca...

ÜÇ AYAK BİR ŞAFAK | ÖMER LÜTFİ METE

kahpe kayışında bileniyor bıçak üç ayak bir şafak celep örfü ahkam olmuş babam kasap vezir el oğluna bayram olmuş kuzular sağ enir üç ayak bir şafak ahd etmiş babam beni boğazlayacak topal tahtırevalli hak fidyeler takas olmuş binilen dala iner nacak intihar kısas olmuş usul bitirim, esas bitirim kabul bitirim, kıyas bitirim sarışın değilmişim kara kaş kara göz yasak has anadan gelmişim öz ocağımda öz yasak üç ayak bir şafak bir kaç sefil gözde nesil yırtılan nazlı bayrak gözüme bağlı mendil ben kırk kere ismail babam bir kere ibrahim değil babam asil babam adil babam katil yaşımdan bir çağ yürüdüm gece susadı gündüze bir kızıl elmaydım çürüdüm halden hale geze geze onlar sığmadılar hiç bir şeye onlar ki herkesten yeğimdeler hiç bir şeye sığmadılar diye benim geçimsiz yüreğimdeler... childofbodom'a teşekkürler.

BARIŞ - NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

Bana, “Barış barış barış...” diyorlar. Kiminle? Ne için barışacağım? Zalim nice güçlü olursa olsun Mazlumun hakkını alıncaya dek Vuruşacağım! Tanrı buyruğudur bu görev bana. Bu görev, yerine gelinceye dek Vuruşacağım! Yer yüzünde varsa bir tek soydaşım Ezilmiş, tutsak... En son damarında, bir damla kanım Kalıncaya dek Vuruşacağım! Kanımla sulanmış her karış toprak Benim oluncaya dek Vuruşacağım! Doğudan - Batıya Türk illerinde Milletimin yanık göğüslerine Hürriyet soluğu doluncaya dek Vuruşacağım! Yedi iklim, dört bucak minarelerde Gür ezanlar okunup günde beş nöbet! Ecdat yadigârı camilerinde Dindaşlarım namaz kılıncaya dek, Vuruşacağım! Ezelî, ebedî Türk Yurtlarında Yaşlı gözlerini, yüz milyon Türk'ün Kendi ellerimle silinceye dek Vuruşacağım! “Avrupa” denilen vahşet yuvası Türk'ün yüce kadrini bilinceye dek Vuruşacağım! Kızıl kan içici Haçlı güruhu, Hilâl'in önünde diz çöküp yere Saçını - başını yoluncaya dek Vuruşacağı...