Ana içeriğe atla

TÜRKÇÜLÜK BAYRAĞI | NEJDET SANÇAR

Türkçülük bayrağı Türk bayrağıdır; iki bin beş yüz yıldan beri Türk göklerinde dalgalanan Türk bayrağı. Türk soyu, bir avuç insan kalsa bile bu bayrak göklerde dalgalanacak, bu bayrağın gölgesi bu topraklar üzerinden eksilmeyecektir. Onu kıskananlar; onu parçalamak, onu bulunduğu yerden indirmek isteyenler elbette bulunacak lakin bunu tasarlayanlar değil bir takım cüce ruhlu insanlar hatta kudurmuş bir sel bile olsalar onları her zaman çarpıp devrilecekleri bir set, iman dolu Türk göğüsleri karşılayacaktır.

Türkün dünyanın efendisi olarak yaşadığı uzun yıllar bu bayrak mavi göklerin, alınmaz kalelerin ve yenilmez orduların süsü şerefi olmuştu. Sonra hain eller onu tırmaladılar. Fakat gün gelecek sağlam bileklerin üzerinde yükselecek olan bu bayrak yine eski yerlerde dalgalanacaktır.

Türkçülük bayrağı, Türk bayrağıdır. Milattan önceki çağlarda, dağılmış Türk birliğini kurmak için çalışan Kun kahramanı Çiçi'yi Çinliler oturduğu şehirde basıp kuşattıkları zaman az sonra büyük bir şehitler mezarlığı haline gelecek olan Türk kalesinin duvarları üzerinde dalgalanan beş renkli bayrak bu bayraktı. Çinlilerin kaptığı Türk istiklâlini kurtarmak için on yedi erle dağa çıkan İlteriş, bu ülkü yolunda düşmanla boğuşurken Gök Türk ordusunun üzerinde yükselen bayrak bu bayraktı. Alp Arslan, Malazgirt'te Türk azmine karşı durmak isteyenleri yere sererken, Birinci Kılınç Arslan bu mübarek toprakları Haçlı sürülerine mezar yaparken, Aydınoğlu Umur Beğ İzmir'de şehitlik rütbesini kazanırken bu bayrağı yüceltmişlerdi. Bu bayrağın gölgesinde vuruşaraktır ki Avrupa'nın birleşmiş ordularını Yıldırım Beyazıt Niğbolu'da, İkinci Murad Kosova'da yere sermişlerdi. Burak Reis'i, Akdeniz'in bu yiğit çocuğunu, alevlerin kucağına atan bu bayrağın sevgisi idi. Gazi Osman Paşa gücünü bu bayraktan almış, Çanakkale'nin ve Sakarya'nın gazilerini ve şehitlerini bu rütbelere bu bayrak ulaştırmıştı.

Bu bayrak Türk göklerinden eksik olmayacaktır. Onu dalgalandığı yerlerden indirmek isteyenli ve isteyecekleri bekleyen akıbet maddi ve manevi ölümdür. Jan Hunyad, bu usta Macar askeri, tükürdüğünü yalayan Avrupa'nın birleşmiş ordularının başında Türkiye'ye karşı yürüdüğü zaman Varna'da bunun için yere serilmişti. Anderya Dorya'nın namı ve şerefi Prevezede Türk Akdeniz'in sularına bunun için gömülmüştü. Çerkes Ethem, Türk yumruğunu bu yüzden yemiş, Kürt Şeyh Sait darağacını bundan boylamıştı.

Bu bayrağın düşmanları hem dışarıda hem içeridedir Dışarıdaki düşman bilinen düşmandır. Bunun adı bazen Moskof, bazen Bulgar, bazen İtalyan olabilir. Adı ne olursa olsun dış düşmanın gayesi tektir: Türk'ü yıkmak, Türk bayrağını yere çalmak.

İç düşman ise çok defa bilinmeyen düşmandır. Bu bilinmeyen düşman onun içindir ki bir yılan, bir akrep gibidir. Türk'ü sokmak isteyen bir yılan veya bir akrep... Onun gayesi de bu bayrağı çamura bulamaktır.

Ne dışarıdaki düşman ne içerideki yılan iki bin beş yüz yıldan beri bu gayelerine eremediler. Bundan sonra da, ister bir Haçlı sürüsünün başında mağrur bir kumandan ister dünyayı kendine esir etmek isteyen kızıl bir çar olsun ister daha dün bu mübarek toprakların bir parçasını bol keseden başkasına vermeye kalktığı halde sonradan kahramanlık taslamaya kalkışan Don Kişot, ister cizvit paspaslarının tarikat değiştiren çıfıt müritleri kılığına girmiş bulunsun, yine eremeyecektir.

Türkçülük bayrağı, Türk bayrağıdır; iki bin beş yüz yıldan beri Türk göklerinde dalgalanan Türk bayrağı... Türk soyu bir avuç insan kalsa bile bu bayrak göklerde dalgalanacak, bu bayrağın gölgesi bu topraklar üzerinden eksilmeyecektir. Onu kıskananlar; onu parçalamak, onu bulunduğu yerden indirmek isteyenlerin akıbeti bu bayrağın gölgelendirdiği topraklara serilmektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HÜRRİYET KASİDESİ VE GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ | NAMIK KEMAL, M. BAHADIRHAN DİNÇASLAN

HÜRRİYET KASİDESİ Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten Asrın hükümlerini sadakat ve selametten çıkmış görüp Çekildik izzet ve talih ile hükümet kapısından Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz İ nsanlık sahibi olanlar mazluma yardımdan el çekmez Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten Millet hakir olduysa şanı eksilir sanma Cevher yere düşünce kadir ve kıymetten de düşmez Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten Vücudun ki hamuru ve mayası vatan toprağındandır Vatan yolunda çile ve sıkıntı ile toprak olursa gam değildir Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten Zalimin yardımcısı dünyada alçaklık erbabıdır Acımasız avcıya hizmet etmekten zevk alan anca...

ÜÇ AYAK BİR ŞAFAK | ÖMER LÜTFİ METE

kahpe kayışında bileniyor bıçak üç ayak bir şafak celep örfü ahkam olmuş babam kasap vezir el oğluna bayram olmuş kuzular sağ enir üç ayak bir şafak ahd etmiş babam beni boğazlayacak topal tahtırevalli hak fidyeler takas olmuş binilen dala iner nacak intihar kısas olmuş usul bitirim, esas bitirim kabul bitirim, kıyas bitirim sarışın değilmişim kara kaş kara göz yasak has anadan gelmişim öz ocağımda öz yasak üç ayak bir şafak bir kaç sefil gözde nesil yırtılan nazlı bayrak gözüme bağlı mendil ben kırk kere ismail babam bir kere ibrahim değil babam asil babam adil babam katil yaşımdan bir çağ yürüdüm gece susadı gündüze bir kızıl elmaydım çürüdüm halden hale geze geze onlar sığmadılar hiç bir şeye onlar ki herkesten yeğimdeler hiç bir şeye sığmadılar diye benim geçimsiz yüreğimdeler... childofbodom'a teşekkürler.

BARIŞ - NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

Bana, “Barış barış barış...” diyorlar. Kiminle? Ne için barışacağım? Zalim nice güçlü olursa olsun Mazlumun hakkını alıncaya dek Vuruşacağım! Tanrı buyruğudur bu görev bana. Bu görev, yerine gelinceye dek Vuruşacağım! Yer yüzünde varsa bir tek soydaşım Ezilmiş, tutsak... En son damarında, bir damla kanım Kalıncaya dek Vuruşacağım! Kanımla sulanmış her karış toprak Benim oluncaya dek Vuruşacağım! Doğudan - Batıya Türk illerinde Milletimin yanık göğüslerine Hürriyet soluğu doluncaya dek Vuruşacağım! Yedi iklim, dört bucak minarelerde Gür ezanlar okunup günde beş nöbet! Ecdat yadigârı camilerinde Dindaşlarım namaz kılıncaya dek, Vuruşacağım! Ezelî, ebedî Türk Yurtlarında Yaşlı gözlerini, yüz milyon Türk'ün Kendi ellerimle silinceye dek Vuruşacağım! “Avrupa” denilen vahşet yuvası Türk'ün yüce kadrini bilinceye dek Vuruşacağım! Kızıl kan içici Haçlı güruhu, Hilâl'in önünde diz çöküp yere Saçını - başını yoluncaya dek Vuruşacağı...